İmamoğlu’nun diploma iptalinde skandallar bitmiyor: İmza tutanakları çelişkili

İmamoğlu’nun diploma iptalinde skandallar bitmiyor: İmza tutanakları çelişkili

06.07.2025 21:00

İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu'nun 18 Mart'ta aldığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun lisans diplomasını iptal etme kararı tutuklamadan önceki hamleydi. Avukatların konuyu derhal idare mahkemesine taşımasıyla başlayan hukuki süreç, üniversite yönetiminin attığı her adımda yeni bir çelişkiyi gözler önüne seriyor. 

Usulde Sakatlıklar ve İmzasız Tutanaklar

Üniversitenin mahkemeye sunduğu savunma, kararın ne denli "aceleci" ve "kusurlu" alındığının en net kanıtlarından biri elbette ki YÖK onayının beklenmemiş olması. Savunmada, fakülte dekanının istifa etmesine rağmen, yerine vekalet edecek yeni bir atama için YÖK'ten onay alınmadan toplantı yapıldığı ortaya çıktı. Bu durum, alınan kararın usulüne uygunluğuna ilişkin temel bir soruyu beraberinde getiriyor: Hukuken geçerli bir yetkisi olmayan bir yönetim, böylesine kritik bir kararı nasıl alabilir?

Daha da vahimi, idare mahkemesine sunulan dosyadaki toplantı imza tutanakları başlı başına bir skandal niteliğinde. Dosyaya konulan iki farklı katılım tutanağının ikisi de ıslak imzasız olarak gönderildi. Bir tutanağın düzenlenme tarihi hiç belirtilmezken, diğerinin ise kararın alındığı tarihten haftalar sonra, 8 Nisan 2025'te hazırlandığı görülüyor. Bir üniversitenin, bir kişinin diplomasını iptal eden böylesine ciddi bir karar için dahi resmi evrak düzenlemede bu kadar özensiz davranması, kararın ardındaki niyetleri sorgulatıyor.

Toplantıda Olmayan Üyeler ve Akla Yatkın Gelmeyen Senaryolar

Diplomanın iptali kararının (3 numaralı karar) alındığı toplantının imza tutanağında yer alan bir diğer çelişki ise daha da düşündürücü. Bazı yönetim kurulu üyelerinin, tam da diploma iptali kararının görüşüldüğü sırada toplantıda bulunmadığı belirtiliyor. Bu üyelerin ilk iki karar alınırken toplantıda olduğu, ardından ayrıldığı ve dördüncü karar görüşülürken yeniden katıldığı iddia ediliyor. Bu "gel-git" senaryosu, akla yatkın gelmeyen bir kurgudan öteye geçmiyor ve toplantının gerçekte hiç yapılmamış olabileceği şüphelerini kuvvetlendiriyor.

Bu sürecin ardından rektörlüğün, toplantıya katılamadığı belirtilen öğretim üyelerinden savunma istemesi de kararın alınması için üniversite içinde bir baskı ortamı kurulmuş olabileceği izlenimini pekiştiriyor. Belki de son dönemde hayatımıza giren HTS kayıtlarının incelenmesi uygulamasının tam da uygulanması gereken bir durumla karşı karşıyayız. 

Yetki ve Usul Hataları Gölgesinde Gerekçeler

Mahkemenin İstanbul Üniversitesi, YÖK ve Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan 36 ayrı belge talep etmesi, dosyanın ciddiyetini ve karmaşıklığını gösteriyor. Üniversite, İmamoğlu'nun not ortalamasının 2.40'ın altında olduğu, transkriptinde FF notları bulunduğu ve yatay geçiş işlemlerinde yanıltıcı bilgiler verildiği gibi akademik gerekçeler öne sürse de kararın alınışındaki yetki ve usul hataları bu gerekçeleri tamamen gölgede bırakıyor. Bir kararın içeriği ne kadar ne olursa olsun, usulüne uygun alınmadığı takdirde hukuken geçerliliği sorgulanır hale gelir.

Üstelik, İstanbul Üniversitesi'nin resmi internet sayfasında yönetim kurulunun diploma iptal etme yetkisine dair hiçbir hükmün bulunmaması, kararın yasal dayanağını tamamen ortadan kaldırıyor. Bir kurumun, kendi tüzüğünde dahi yer almayan bir yetkiyi kullanarak böylesine önemli bir karar alması, keyfiliğin boyutunu gözler önüne seriyor.

Bir Diploma Böyle Mi İptal Edildi?

Sonuç olarak, bir üniversitenin alabileceği en ciddi kararlardan biri olan diploma iptali sürecinde, imzaların tutarsızlığından vekalet eksikliğine, toplantı kayıtlarındaki çelişkilerden yetki tartışmalarına kadar sayısız hata ve kusur açığa çıktı. Tüm bu eksiklikler, İstanbul Üniversitesi'nin bu kararı akademik gerekçelerle değil, siyasi gerekçelerle aldığı algısını kuvvetlendiriyor.

İstanbul Üniversitesi, kendi iç düzenini ve akademik güvenilirliğini korumak yerine, bu derinleşen çelişkilerle hem kendi saygınlığını hem de hukukun üstünlüğü ilkesini ayaklar altına almıştır. Ortaya çıkan tablo ne akademik etiğe ne de hukuk devleti anlayışına yakışıyor. Gerçekten de bir ülkenin kaderini etkileyecek böylesine kritik bir diploma, bu kadar basiretsizce ve çelişkilerle dolu bir süreçte mi iptal edildi? 

Bu sorunun cevabı ülkemizin geleceğini de belirleyecek.

Önceki
Kılıçdaroğlu’nun Geri Dönüş Taktiği: CHP’yi Birinci Parti Yapanları Siyaset Dışı Bırakmak
Sonraki
Transformasyonel Liderlik ve Özgür Özel