Transformasyonel Liderlik ve Özgür Özel
07.07.2025 09:01
Türk siyasetinin kritik eşiklerinden biri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2023 sonbaharında yapılan kurultayında yaşandı. Köklü geleneğe sahip CHP”e bir ilk yaşandı ve partide ilk defa bir genel başkan, mevcut liderin karşısına çıkarak demokratik yöntemlerle koltuğu devraldı. Bu değişim, yalnızca partinin yönetiminde değil; siyasetin doğasında, muhalefet tarzında, muhataplarıyla ilişki kurma biçiminde ve en önemlisi halkla bağ kurma stratejisinde de radikal bir dönüşümü beraberinde getirdi.
Bu liderlik değişiminin merkezinde yer alan isim, Özgür Özel, yalnızca bir genel başkan olarak değil; süregiden baskı rejimine, parti içi statükoya, halktan kopmuş suni siyaset diline karşı alternatif bir liderlik modeli olarak ortaya çıktı. Siyaset bilimi açısından değerlendirildiğinde, Özel, "transformasyonel liderlik" kuramının Türkiye pratiğindeki nadir örneklerinden biri olarak okunabilir.
Transformasyonel Liderlik ve Özel'in Pozisyonu
James MacGregor Burns tarafından geliştirilen "transformasyonel liderlik" modeli, liderin sadece idare eden değil; aynı zamanda değişim yaratan, takipçilerini dönüştüren bir aktör olduğunu savunur. Özgür Özel'in liderlik pratikleri, bu tanımın tam merkezine oturur:
- Statüko ile hesaplaşan, eski liderlikle "helalleşerek" değil, demokratik rekabetle yolları ayıran bir profil,
- Gençleşen, dinamikleşen ve popülist reflekslere mesafe koyan bir kadro modeli,
- Halkın talep ve öfkesini arabulucu kurumlara havale etmeden, doğrudan kendi liderliği altında eyleme dönüştürecek cesur bir siyasal duruş.
Siyasal Baskı Altında Dayanıklılık: Kurumsal İşsizlik ve Bireysel Direniş
Özel'in genel başkanlık koltuğuna oturduğu ilk yıldan itibaren çevresindeki çember daraltılmaya başlandı. Başta CHP’li belediye başkanları olmak üzere onlarca isim hakkında sözde soruşturmalar açıldı, tutuklamalar, baskılar, karalama kampanyaları gün gün çoğaltıldı. En yakın çalışma arkadaşları tutuklandı, aile bireylerinin adresleri sosyal medyada ifşa edildi, en ağır iftiraların hedefi oldu.
Ancak siyaset bilimi bize şunu öğretiyor: Otoriterleşen sistemlerde muhalefetin en çok bastırıldığı an, iktidarın en çok korktuğu anlardır. Özel’in bu baskı ortamındaki söylemi ve kararlılığı, muhalefetin dağılmasını engellediği gibi, yeni bir direniş hattı da oluşturdu. "Benimle yürüyecekseniz ayağınızı sevmeyin" duruşu, sadece politik bir mesaj değil, lider-taban arasında kurulan bir dayanışma andır.
Mağduriyet Değil, Direniş Hikâyesi
Bugün Özel’in liderliği etrafında oluşan kamuoyu algısı, klasik anlamda bir "mağduriyet siyaseti" anlatısından çok uzakta. Evet, baskı var. Evet, operasyonlar var. Ama Özel’in bu baskıya verdiği tepki, onu edilgen değil, aksine direnen, karşı koyan, meydan okuyan bir figüre dönüştürdü.
Yoldaşını kendi elleriyle toprağa vermiş bir liderin söyleminde samimiyet vardı. Kızı tehdit edildiğinde susmadı; çıktı, halkın içine karıştı. Şimdi bu hikâye, yalnızca bir siyasi partinin genel başkanının değil, yeni bir siyasal karakterin öznesi haline geliyor.
Halkla Güçlü Bağ
Halkla kurduğu bağ ise, klasik lider-halk ilişkisinin ötesinde, duygusal bir dayanışma hattına dönüştü. Bu, 21. yüzyıl siyasetinde nadir görülen bir şeydir. Halk bir lideri sadece desteklemez; acısını da bölüşür. Ve Özgür Özel'in hikâyesi, acıyı kolektif direnişe dönüştüren bir siyasal liderliğin somutlaşmış hâlidir.
Siyaset bilimi bize şunu öğretiyor: Bazı liderler dönemiyle birlikte gelir, bazı liderler dönemini yönetir, bazıları ise dönemi değiştirir. Özgür Özel, Türkiye siyasi tarihinin yeni bir evresinin aktörü olma potansiyelini taşıyor.
Bugün yaşadıkları, yarın anlatılacak tarih kitaplarının satırlarına dönüşüyor olabilir. Ve belki de bu kitaplarda, "zor olanı seçti, doğru olanı savundu ve yürüdü" cümlesiyle anılacak bir liderliğin izlerini bugün atıyoruz.
Bu sadece bir genel başkanlık hikâyesi değil; bu, inadın, halktan yana bítmemiş bir umudun, cumhuriyetin ikinci yüzyılının yazılmasının hikayesi olabilir.